Aralık 31, 2011

happy new year! mutlu yıllar!


Herkes için sağlık, mutluluk, huzur, başarı, aşk, para ve bereket diliyorum!
Gelsin 2012! Tüm güzel duygu ve hisleri de beraberinde getirsin, dileklerimizin gerçek olduğu bir yıl dilerim...
Sevgiler!
Pin It!

Aralık 30, 2011

mutlu etme mimi




''karşınızdakini mutlu etmek için yapabileceğiniz 10 madde'' mimi deeptone'dan geldi, çok güzel ve anlamlı cevapları ve mimi gönderdiği 10 kişi arasında kendimi görmek beni mutlu etti mesela.teşekkürler deep...

mutluluk...  kişiden kişiye okadar değişkenlik gösteriyor ki bu duygu, ne tuhaf ki kimileri bunu ciddi anlamda hayat felsefesi haline getirmiş ve sebepsiz nedensiz benimsemiş ve her hücresiyle hissedebilirken, kimileri ise bu duyguyu pek çok şeyden ve kimseden bekleyerek, pek çok şeyde aramış bir türlü bulamamış.
ben mi; ben aralardayım, bazen mutlu ve umutlu, bazen karmaşalarımla arayışta.
benim için mutluluk benden bir parça olan oğlumun kokusunda, onun gülen gözlerinde, tık tık atan kalbinin sesinde... bazen camıma konan minnoş güvercin de, bazense bana  ulaşmasını beklediğim sürprizlerde. bazen düşlerimde, bazen hayalkırıklıklarımda... bir bakıyorum aydınlık havada kenardan köşeden sızan güneş ışınlarında mutluluk, bir bakıyorum karşımdakinin yüzünde. bazen annem oluyor mutluluk, bazen sıcacık evim...  bazen kendim oluyorum mutluluk, bazen de beceremiyorum... küçük şeyler mutluluk, büyük şeyler mutluluk, çokşükür mutluluk...
yalnız farkettim ki -kendin mutlu olmayı beceremeden başkasını mutlu edemiyorsun-, önce kendin mutlu ol ki başkasına da bulaştırasın...
tanıdığın ya da hatta tanımadığın bir kişiyi mutlu etmek çok zor olmasa gerek karşındaki çok zor bir kişilik değilse tabii... yoldan geçen bir çocuğa şeker ya da çikolata ya da bir oyuncak hediye ettiğinizde mutlu olur mesela, ya da evinize gelen sevgili misafirleriniz sizin gülen yüzünüzle başlayan, ardından onlara özel hazırlıklarınızla devam eden bir gezmekten mutlu dönerler sanırım...

gelelim 10 maddeye;

(1) gülümsemek: gülümsemek, gülen gözlerle bakmak da bir iletişim değil midir, kelime olmadan, ses olmadan, kağıt-kalem olmadan... gülümsemek mutluluk ifadesidir derinlerde, demek ki sen mutlusun, karşındakini de mutlu etmeye yetmez mi anlıkta olsa minicik bir tebessüm?!

(2) tanımak: karşındakini tanımak; geçmişini, yaşadıklarını yani kısaca o'nun hayatını bilmek, tercihlerini, zevklerini, sevinç ve hüzünlerini bilmek ipucudur sana, bir klavuz gibidir senin için o'nu mutlu etme yolunda karşındakini tanımak, çünkü bilirsin hangi çikolatayı sevdiğini, ya da ne tarz filmleri izlemekten keyif aldığını, damak tadını da bilirsin, neler giydiğini, hangi kokuları sevdiğini, pekçok şeyini bilirsin tanıyorsan ve tanıdığın kişiyi mutlu etmek çok kolaydır eğer istersen.

(3) odaklanmak: mutlu etmek istediğin kişiye odaklanman şarttır, ona ilgi göstermen ve dikkatini onda toplaman... odaklanırsan pek çok yön ve yol görürsün zamanla bu haritada, sen bile şaşırırsın sonra!

(4) sevmek: sevmek şart; ama bir kişiyi değil illa ki bu sevmek dediğim, pek çok şeyi sevebilir insan, yaradan'ı, sevgilisini, ailesini, çiçeği, doğayı, hayvanları, maddeleri, evini, arkadaşlarını, insanları, dünyayı, suyu, yemeyi... sevmek mutlu olmanın ve mutlu etmenin temel anahtarlarından, hatta mümkünse beklentisiz ve karşılıksız sevmek, şart düşmeden, koşulsuz, olduğu gibi, gördüğü gibi sevmek... seversen mutlu edersin...

(5) paylaşmak: bilgini, sevgini, duygularını, ilgini, tecrübelerini, fikirlerini, hayallerini, yediğini, yaptığını, enerjini, motivasyonunu, başarını, okuduğunu, yazdığını yani  kısaca kendini paylaşmak. doğru yapılabilirse karşındakini içtenliğinle mutlu edersin.

(6) dinlemek: bazen konuşmaktan hatta yazmaktan bile öenmli olabiliyor dinlemek, anlamak için şart dinlemek. dinleriz ki karşımızdaki önemini daha iyi anlasın, ağzından çıkanların bizim için de önemli olduğunu bilsin, dinlenen kişi mutludur.

(7) anlamak: sadece boş boş dinlemek ya da anlamış gibi yapmak değil tabii, gerçekten- anlamak, -anlamaya çalışmak, bunun için çaba göstermek, gerekiyorsa empati. karşınızdakini anlıyorsanız o'nu mutlu edebilirsiniz.

(8) pozitif olmak: şahsen hayatıma giren, hayatımda bulunan pozitif ve enerjisi yüksek insanlar beni mutlu eder, gerek sesi, gerek gözleri, gerek gülüşü, gerek olaylara bakış açısı beni mutlu etmiştir bu tarz insanların...

(9) koşulsuz onaylamak/kabul etmek: deep'e katılıyorum! ancak karşımızdakini olduğu gibi kabul edersek onu tam anlamıyla sevmiş oluruz. bazen insan yapamayabiliyor, bir terslik illa buluyoruz, ya da karşımızdakinde değiştirmek istediğimiz hatta bunun için çaba gösterdiğimiz şeyler tabii ki çıkıyor. ama yanılıyoruz işte. ozaman kalan zaten 'o' olmuyor... karşındakini tam da gördüğün, gözlemlediğin gibi onaylar ve kabul edersen hem sen mutlu olursun, hem de 'o' mutlu olur ya da 'o'nu mutlu etmek kolaylaşır...

(10) istemek: gerçekten istemek, gönülden, tertemiz duygularla... mutlu olmayı ve mutlu etmeyi istemek... işler ozaman çok kolay.

sıra geldi 10 kişiyi seçmeye, teklif var, ısrar yok.

SEMRA BAYRAK
DOZ BÜYÜCÜSÜ
HAYAT HER DAİM GÜZEL
ÇATI KATI
DİLEK MUTFAKTA
GÜZEL GÜL
ASSORTİEK
BENZEMEZ KİMSE BANA
BİR ALIŞVERİŞKOLİĞİN İTİRAFLARI
GÜLÜMSE'NİN BLOGU



Pin It!

Aralık 28, 2011

kendin yap (diy) - 2012 dilek listesi kartları ve kağıt çıktıları







eveeet hazırlıklar biraz geç kalınmış olsa da devam ediyor. biz evde geçirmeye karar verdik yeniyıl gecemizi, belki annem ve babam gelecek, öykü ise arkadaşlarıyla beraber girecek yeniyıla...
eee hal böyle oluca alelacele birşeyler yapmaya çalıştım, önceki yeniyıl dileklerimi buzlu camdan renkli kalemleriyle yazı yazılabilen duvar tabloma yazıyordum, değişiklik yaptım ve kart hazırladım bu yıl ki dilekler ve yapılacaklar listesi için, bence süper oldu, böylelikle bir magnet yardımıyla buzdolabı ya da metal duvar tahtalarımıza tutturup, dileklerimizi rahatlıkla takip eder ve hatırlarız; en sevdiğim ise gerçekleştiğinde üzerlerine bir çizik atmak tabii :)
diğer baskıları ise internetten araştırdım, pek çok alternatif mevcut, benim seçtiklerim bunlar...
Batu'şla beraber ancak bu kadar hazırlık olabilirdi zaten :)
aslında kartlar için farklı planlarım vardı, kestirme yolu tercih ettim, zaman ayıramıyorum bu aralar elişi çalışmalarına... karton ve keçe çalışmaları yapmayı planlıyordum, hem geç kaldım hem de dediğim gibi oğlan fenaaa maşallah sabit görmek imkansız :) yuvarlanıyoruz, kucakta geziyoruz, boğuşuyoruz, kovalamaca yakalamaca, uyu-ma-ma-ca derken bunlar çıktı ortaya.
kartlar için karton, prit yapıştırıcı, kurdele ve stabilo renkli kalemler yeterli sanırım benim daha önceden aldığım kurdele,scrapbook kağıtlarım ve stamplarım vardı, onları kullandım. zamanınız varsa; keçe ya da renkli kartonlardan çamağacı, noel baba, geyik falan da hazırlanıp, beyaz kartona yapıştırılabilir. ya da stabilo renkli kalemlere çizim yapılıp yazılar yazılabilir...
bizim yemek vaktimiz,
vakit bulunca print sitelerini eklerim.
sevgiler!
Pin It!

Aralık 27, 2011

evimden evinize-yeniyıl hazırlıkları







yılbaşı süsleri : ikea
ahşap ayıcıklar/kırmızı biblo magnetler/keçeden notluklar/melek biblolar : tepe home
ayıcıklar- annemin Batu'ya yeniyıl hediyesi
biblo magnetler- annemin bana yılbaşı hediyesi













işte bunlar da eve yerleşmiş ve düzenlenmiş halleri.


Demiştim ya bir önceki postumda, -hala beni bir yeniyıl heyecanı sarmadı- diye; son günlerde hele şükür başladı bir kaç kıpırtı içimde. yaptım birşeyler kendimce, bakalım cicilerimi nasıl bulacaksınız?!
Önceki yıl vitrinde beğendiğim bu ağaçları satın almıştım vitrinler bozulunca, metal ağaçları zaten evde dekor aamaçlı kullanıyordum, kuru ağaç ise balkonumda duruyordu Batu'nun hışmından korunmak üzere, sıvadım kolları, öncesinde mini bir temizlik, sonrasında da gelsin süsleme sırası :)
Birkaç fikrim daha var, yani ekleyeceklerim... eğer yapabilirsem paylaşacağım.
Sevgiler.
Pin It!

Aralık 25, 2011

en tatlı pazarlar!





Merhaba, bu aralar pek yazamadım nedense...
Yeni yıl ruhumda pek gelmedi Aralık'ın son günlerinde olsak da, öyle hazırlık falan yok yani.
Günlerim Batu'mla geçiyor, biraz sarmaş dolaş, kucak isteme günlerindeyiz şu sıralar, dışarıya çıkma krizlerimiz tutuyor, 'baba' ve 'meme' kelimlerini her fırsatta sıklıkla kullanıyoruz. Uyanınca, ağlayınca, birşeyler isteyince... Çok nadir olmakla beraber nenni, yani anne kelimesi de hayatımıza girdi. -Hani dişlerin? -burnun nerde? - saçların nerde? -hani kulakların?- sorularına ise göstererek ve eğlenerek, alkışlarla cevap veriyoruz... Her yeni gün yeni bir şeyler ekliyoruz hayatlarımıza anlayacağınız...
Yılbaşı çiçekleri aldım yalnızca şimdiye kadar yeniyıl için...
Dışarıya çıkamıyorum bu sıralar, hem havalar, hem Batu'nun arabasında gezmekten pek hoşlanmaması beni üzüyor, neden bizimle gelemiyor ki, ya da neden gezerken pek durmuyor.... Sanırım yürümeye başlaması bu konuda etken, gezmek, koşmak istiyor...
Neyse Pazar gününe nefis bir tatlıyla başlamak istedim, bunun içinde sevgili blogger arkadaşım Semra'nın blogunda gördüğüm ve denemek istediğim tatlıyı tercih ettim. Blogunda fotoğrafı görünce - ay bakiim neymiş, nasılmış- diye okurken karar verdim yapmaya, tabii dün gece Batu'yla nekadar itinalı ya da odaklanmış yapabilirsen okadar oldu, kah kucakta, kah tezgahta, kah bacağa yapışık oğlum ve ben gece sonlarına doğru  bitirdik tatlımızı. Ben beğendim, farklı bir sütlü tatlı, tavsiye ederim...

Malzemeler:
3-4 ayva rendelenecek  (ben 3 kullandım bence 4 uygundur)
yarım su bardağı toz şeker
1 kabuk tarçın (piştikten sonra içinden alınacak)
bir fiske kırmızı gıda boyası

Karışımı yumuşayana kadar pişirelim, sonra içinden kabuk tarçını çıkartalım, borcama karışımı kaşık yardımı ile eşit şekilde, bastırarak yayalım.

Krema:
3 yumurta sarısı
1 subardağı tozşeker
1 su bardağı un
1 kg süt
1 paket vanilya
1 çorba kaşığı margarin (ben tereyağ kullandım)
1 paket kremşanti

Ben bütün malzemeyi (yağ hariç) mikserledim ve sonra karıştırarak pişirdim, en son pişmesine yakın yağ ekledim, ocaktan alıp toz şanti ile beraber tekrar çırptım.Ve ayvaların üzerine eşit miktarda yaydım. Soğumaya bıraktım.

Üst sos:
3 yumurta akı (bence az geldi, ya da borcamım geniş olduğundan çok ince kaldı, belki 4 yumurta akı kullansam daha iyi olurdu)
yarım çay bardağı tozşeker

Kar beyaz oluncaya kadar mikserleyelim, ayvaların üzerine daha önce döktüğümüz krema soduğunda karışımı kremanın üzerine yayalım. 170 derece ısıtılmış fırında üzeri kahverengi olana dek pişirelim, soğuyunca buzdolabında 1 gece bekletelim.
Sonra da afiyetle yiyelim :)

Hepimize en tatlı pazarlar diliyorum!


Pin It!

Aralık 20, 2011

not'um var





Üzgünüm ama bir süredir yani dört gündür pek ilgilenemedim blogumla. Yorumlarınıza bile cevap yazamadım, hatta geçen bu zamanda sizleri takip bile edemedim... Kısa sürede telafi etmeye çalışacağım.

Geçtiğimiz Cuma akşamı misafirlerim vardı, aslında pek misafir denemez, ailecek beraberdik bu geceye kadar, kayınvalidem( canım annecim ), Antalya'dan gelen sevgili teyzem Serpil ve oğlu Yüce ( egemen'in teyzesi ve kuzeni ), anneannemiz ( egemen'in anneannesi ) ve Evrencim ( egemen'nin kardeşi).... Bir de tabii çekirdek aile biz, toplamda sekiz kişiydik.
Annemler gelirken -güya misafirliğe geliyorlar-, kahvaltılıktan, sebzeye, meyvadan erzağa kadar herbişeyler getirmişler sağolsunlar, - pes dedim, yapılacak böreğin iç pırasası bile hazırdı yani, siz düşünün gerisini, atom karınca gibi bir kadın resmen. Eeeee hal böyle olunca pek bilgisayar başına geçemedim, yani geçmedim... Ooooh mis mi mis yemekler, ardından tatlı ve çay keyifleri, gün içindeki türk kahvesi molaları, ufak tefek yapılacak işler herşey süperdi. Gülmece, kikirdemece, dertleşmece, muhabbet, neşe, beraberlik herşey vardı bu birkaç günde. Bu gece gittiler, bize de onlara da zor gelecek birkaç gün, eminim.

Batu sersem oldu ilgi ve sevgiden, pek mutluydu, kah babaannesinin kollarında, kah büyük teyzesinde, kah ninesinin ayak parmaklarını ısırmaya hatta kopartmaya çalışırken, kah Yüce'nin kafasına vurarak onu uyandırmaya çalışırken, kah amcasının eğlenceli konuşmalarıyla kucağında tepinirken...

Bu arada bir de hasta olduk biz, fenaaa... Minik bir öksürük ve sıvı burun akıntımız vardı, doktora gittik, ilaçlar aldık ama hala iyileşemedi Batuş, öksürük ve mukoza onu rahatsız ediyor, boğazında takılıyor gıcık, uyurken bile uyandırıyor oğluşumu... İlaçları içmeme huyumuzda var tabii ya neyse, hele burun spreyine antipatimiz sonsuz! İyileşecek inşallah minik kuzucumuzz...

Kahvaltımızdan ve kahvemizden kareleri sizinle paylaşmak istedim.

Lütfen geçen bu zaman aralığında cevapsız bıraktığım yorumlarınız için kusuruma bakmayın...

sevgiler
Pin It!

faruk jewellery bursa












Faruk'la tanışmam, bir arkadaşımın teasdüfen beni oraya yönlendirmesi ile gerçekleşti, sonralarda da daha bir alıştım oraya gitmeye,zamanla bu güzel ve özel dükkanın müdavimi oldum diyebilirim...  Sade ve şık altın takıları çok severim ben, günlük kullanım adına, taktığım aksesuarı da sürekli takıp çıkartmaktan hoşlanmam açıkçası. Faruk'ta bu tarz takılardan bulmam mümkün, tabii illa şıkır şıkır olsun, elmas olsun, pırlanta olsun diyorsanız da envai çeşitler mevcut.
Müşteri olarak ne bekleriz, ne isteriz?! Şahsen ben alışveriş yapacağım mekanda rahat etmek isterim, belki o gün yalnızca fikir edinmek adına o dükkanda bulunmuş olabilirim. Bundan kastım tabii ki ilgisizlik değil, ama karşımdaki beni bir şeyi satmak adına zorlamasın, fazla ısrarcı davranmasın, ya da -ne bakmıştınız buyurun- demesin girdiğim gibi içeriye. 
Faruk'un sizi rahatsız etmeyecek derecede bir samimiyeti var, hatta bu rahatlık veriyor insana. Aynı zamanda ilgili bir işyeri sahibi, nasıl bir zevke sahip olduğunuzu ya da neyi beğenip beğenmeyeceğinizi takip etmeye çalışıyor, sunduğu alternatifler zevkiniz yönünde oluyor gözlemi kuvvetli olduğundan. Ayrıca beğendiğiniz bir ürünü yaptırabiliyor, ona bir fotoğraf ya da açıklayıcı bir tarif yeterli oluyor, yaptırdığınız şeyi beğendiğiniz takdirde satın alıyorsunuz. Zevkli bir kuyumcu, tabii bir de araştırmacı, son trendleri yakından takip ediyor.
Takip edenler bilir, geçenlerde Banu'cum (salıncakta iki kişi ) bununla ilgili bir post yayınlamıştı, onun Faruk'tan aldığı cicilere gözatmak isterseniz tıklayın... 
Eğer Bursa'da ve yakın çevresinde oturuyorsanız ve altın aksesuar merakınız varsa mutlaka uğramadan geçmeyin derim ben. Eminim çok beğeneceksiniz ve siz de bizim gibi oranın müdavimlerinden olacaksınız. 
Gittiğinizde mutlaka benim selamımı da iletin, mümkünse indirim zaten yapıyor...

Yerini şöyle tarif ediyorum, ulucaminin havuzundan ulucamiye doğru ilerlerken hemen camii bitişiğinde kapalıçarşıya inen bir aralık var, aralığa girdiğinizde birkaç dükkan ilerde sol tarafta göreceksiniz...

Telefon: 0 224 223 59 97 
Adres:   Erakiyeciler girişi no:16 kapalıçarşı/BURSA

Pin It!

Aralık 18, 2011

keçe ile süslenmiş damacana kılıfları










Bunlar yine daha önceden yaptığımız ve satışı gerçekleşen damacana kılıflarımız, örnek olarak birkaç resim yükledim... En son yaptığım damacana kılıfını canım arkadaşım Özge için hazırlamıştım, kendisi Sonsuz Dekorasyon blogunun sahibesidir, benim de yakın arkadaşlarımdan. Blogu mutlaka ziyaret etmenizi öneririm, Özge özellikle sevdiği işlerde çok araştırmacı geliştirmeci olduğundan, pek çok markanın ürünlerini ve aynı zamanda pek çok dekorasyon fikirlerini sunuyor bizlere blogunda, mutfak eşyaları ve dekorasyon malzemeleri ve tasarım aşığıdır...
Bu akşam bana minik bir sürpriz yapmış ve bu minnoş hediyemin resimlerini, çok güzel bir yazı ile süsleyerek blogunda yayınlamış. Canım çok teşekkür ederim, seni seviyorum.
Pin It!

Biz Bursa'lı Bloggerlar Dr. Ayten Bozkaya Spastik Çocuklar Hastanesi ve Rehabilitasyon Merkezi'nde buluştuk!

















Tarifi imkansızdı inanın orada geçirilen zamanın, postu yayınlamadan bir süre önce düşündüm, yorumsuz yayınlanmalı aslında bu konu, bu resimler dedim, sonra vazgeçtim, evet birşeyler yazacağım her ne kadar kelimelerim cümlelerim yetersiz kalsa da...

Bir tabak kek, üçbeş yün ve şiş yetti herkesi mutlu etmeye... Güzel mama masası karşıladı bizi, örgü ördük beraber sonra. Yanıma keçeden yaptığım toka ve dolap süslerini iyi ki almışım, tek tek çocuklara seçtirdim, çok mutlu oldular...

Etkinlik sevgili Çiğdem Hanım'ın vesilesi ile organize edilmiş, bize ise canı gönülden katılmak kaldı... Amaç hasta çocuklar ve annelerine az da olsa manevi anlamda destek olabilmekti, tabii bu öyle birkaç saat içine sığdırılabilecek bir iş değil elbette, anneler ve çocukları saatler, günler, aylar hatta yıllarını geçiriyor bu hastanede... Bu kadarla kalmamalı, tekrarlanmalı. Hepimiz yapabiliriz bunu, bir organizasyona ihtiyaç duymadan... Çalışmalar ve bilgi edinmek adına çocuk gelişim uzmanı ve -şehr-i bursa'dan- blogunun sahibesi olan Çiğdem hanım'la irtibata geçilebilir.

Ne orada tanıma ve görme imkanı bulduğum fedakar, cesur, güçlü anneleri, ne de yüzüme umutla,sevgi dolu, gülümseyerk bakan çocukları tarif edebilirim size... Türkiye'nin pekçok yerinden gelen anneler vardı çocuklarıyla, yatılı kalanlar, çok uzun zamandır orda tedavi olanlar, evini Bursa'ya taşıyanlar ya da evini uzakta bırakmış olanlar.Yaşadıkları durum her nekadar güç, fedakarlık, özveri, sabır, aşk ve sevgi gerektiren bir durum olsa da , yani bu durum her ne kadar zor ve zahmetli bir durum olsa da; orada gördüğüm insanların gözlerinde acı ve çaresizlik yerine enerji, güç, sevgi ve gülen yüzler vardı. Metanetleri beni öyle derinden etkiledi ki... Evet sorduğumda durumlarını anlatırken hem onların hem de benim gözlerim doldu... Ama buna rağmen gülen gözlerle,sabırla anlattılar, gülen gözlerle,sabırla dinledim.

Biz ki sağlığımız yerinde, biz ki çocuklarımızın sağlığı yerinde, biz ki buna rağmen bazı dönemlerde bebek ya da çocuk bakarken yakınıyorken, biz ki sıcacık yuvamızda beraberce, ailemizle oturuyorken, biz ki bazen yetinmeyi ve sabrı bilmiyorken, biz ki bazen hayatın koşullarına ve karşımızdakilere öfkeyle karşılık veriyorken ki bu durumlar fazlalaştırılabilirken onların bu tutumları içime taaa derinlerime dokundu, taaa yüreğime işledi. Şikayet etmekten vazgeçmeliyim, vazgeçmelisin, vazgeçmeli... İnsanlık hali,doğamızda var, elbet duygularımızı yaşayacağız, ama minimuma indirelim memnuniyetsizliği, maximuma çıkartalım şükretmeyi.... Demiyorum ki elinizdeki ile sabitlenin, istemmeyin fazlasını, hayatımızdan vazgeçelim... Tabii isteyeceğiz, tabii yaşayacağız, tabii hayal kuracağız. Ama bunları yaparken de bazı ufak mutlulukların ve bizim haricimizdeki farklı yaşantıların bilincinde davranarak, elimizdekiler için şükrederek ilerleyelim, çaba gösterelim...

Dr. Ayten Bozkaya Spastik Çocuklar Hastanesi ve Rehabilitasyon Merkezi, Bursa'da faaliyet göstermekte olup, Türki'yenin Sağlık Bakanlığı'na bağlı tek Spastik Çocuklar Hastanesidir.Ayrıca Anaokulu ve İlköğretim okulu da mevcuttur.

İsminden de anlaşılacağı üzere merhum Dr. Ayten Bozkaya tarafından spastik çocuklar için rehabilitasyon merkezi ve okul yaptırılması için Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı'na bağışlanmış olan bu arsalar şimdilerde nasıl da güzel ve anlamlı işler için hizmet vermekte...

Hastanede hizmet veren poliklinikler:
spastik çocuk polikliniği
spatik çocuk fizik tedavi polikliniği
nöroloji polikliniği
fizik tedavi polikliniği
çocuk polikliniği
kadın doğum polikliniği
diyetisyen
psikolog
acil-24 saat hizmet ort 200-210 hasta müdahalesi


evet, oralarda bi yerde böyle bir yer var...
mümkünse bu bilgiyi paylaşalım ve yayalım...

dr.ayten bozkaya spastik çocuklar hastanesi ve reh.merk.
dr.ayten bozkaya anaokulu
dr.ayten bozkaya ilköğretim okulu

Katılımcılar:
özge bayrak
sonsuz dekorasyon
semra bayrak
düşlerimin incisi
şehr-i bursadan
sihirli parmaklarr
gönlünce lezzetler
asortik
nes-kayfee
annemin eli
dilek mutfakta
peruze

sevgiler.
Pin It!